28 Kasım 2014 Cuma

İdeal Milli Takım Kadrosu

Milli takımın artık kaderi ve hatta ekolü haline gelmiş olan defans ve bol gol yeme sorununun başlıca sebebinin bek oyuncular ve stoperler olduğu kanısındayım. Defans 3. bölgede başlar gibi afilli cümlelere gelene kadar bence öncelikli olarak pozisyon alma ve topsuz oyun gibi en temel taktik eksikliğine vurgu yapmak gerekir. Bunun yanında Türk liginde hakem avantajını arkasına alan sözde büyük İstanbul takımlarından sadece Semih Kaya'nın kayda değer defansif bilgisi ve yeteneği olduğunu düşünüyorum. Defans oyununun rakibin ayağa tekme atmak, nizami olmayan şarjla oyunu sinsice bozmak olarak bilindiği zırt pırt faul düdüğünün çalındığı ve normalde en az 15, 20 sarı kart gösterilmesi gereken pozisyonlarda düdük bile çalınmadığı ülkemiz futbolunun köklü bir değişikliğe gideceği hayalini yaşarken anadolu ve PTT takımları ağırlıklı aşağıdaki kadronun bugünün en ideal kadrosu olduğuna inanıyorum.



23 Kasım 2014 Pazar

10. Hafta: Gençlerbirliği 2 - 2 Karabükspor (23.11.2014 - Pazar)


Gosso ve Uğur'un yokluğunda sahaya çıkan 11 sürpriz bir 11'di. Stoperde Hikmet solda Tosic oynadı. Bu normal ama İrfan Buz'un Gosso'nun yokluğunu Tomiç, İrfan ikilisiyle doldurması ilginç ve bence çok güzel bir karardı.

Doğa'nın yanında veya biraz önünde ağırlıklı olarak İrfan oynadı. İrfan bu bölgede de klasını gösterdi. Top saklama ve düzgün pas kullanma becerisinin yanında doğru pozisyon alıp defansif özelliğini sergilemesiyle bana göre kusursuz bir oyun çıkarmış oldu. Gerektiğinde vücudunu kullanıp ikili mücadelelerde rakipleri bozdu. Yanındaki arkadaşlarını çok iyi kullanıp yaptığı ikiye birlerle hücum başlangıçlarının kilit ismiydi.

Tomic, Mervan, Koçer ve Stancu takım oyunu anlayışıyla çok iyi bir hücum takımı oluşturdu. Stancu ve Koçer'in kaçırdığı net pozisyonlar ve Mervan'ın çalımla kendine pozisyon yarattığı pozisyon gollerin habercisiydi. Rakibin yakaladığı net gol pozisyonunun bir tane olduğunu düşünürsek defansın da başarılı bir oyun çıkardığını söyleyebilirim.

Kaliteli ve göze hoş gelen futbol, 23. dakikada Stancu, Koçer ikilisinin oyunu sonucundaki golle süslendi. Koçer'in mükemmel ortası Stancu'nun bitirici kafa vuruşuyla sonuçlandı. Golden sonra ilk haftalardaki görüntünün aksine Gençlerbirliği rahat futbolunu sürdürerek rakibini çaresiz bıraktı derken Ahmet Çalığın koluna çarpan topa hakem penaltı dedi. Yine olmayan bir penaltı sanki inat olsun diye verildi. Penaltı golünü yediğimizde yanımdaki arkadaşıma "Olsun, biz zaten çok iyi oynuyoruz, hakeme rağmen kazanmış olucaz, bunun ayrı bir gururu var, bence iyi bile oldu." dedim. Gençlerbirliğine çok güveniyordum. Sandelyemde otururken rahattım ve hiçbir zaman kazanamayacağız gibi bir endişeye girmedim. Nitekim ilk yarının son dakikasında İrfan'ın topu çok iyi kontrol edip, saklayıp, rakibine çalım atıp topu Koçer'in önüne yuvarlaması golden bile daha keyifliydi. Koçer'in ikinci asisti de ilki kadar güzeldi.

İkinci yarıda farkın açılacağını bekliyordum ama beklentim koskoca bir hayal kırıklığına dönüştü. Maçın 56. dakikasında İrfan Buz bir teknik direktörün tek başına sanki ders verir gibi bir takımı nasıl durdurabileceğini hatta geriye götürebileceğini gösterdi. Oyuna giren Petroviç hadi neyse de Mervan'ın çıkması yapılacak en son şeydi. Tek hareketle iki yanlış bir bakıma İrfan Buz'un bir taşla iki kuş vurması takımı bir anda ters yüz etti. Takımda 60 dakikadan sonra tam randımanlı oynayamayan özellikle zaten fizik zaafiyeti olan Tomiç, Koçer ve İrfan varken takımın en çabuk, en hızlı ve en dengeli oyuncusu Mervan'ı çıkartmak maçın kaderini değiştiren tek olaydı.

Karabükte ikinci yarı oyuna giren Viola dikkat edilmesi gereken en önemli oyuncu olmasına rağmen ne daha öncesinde gereksiz bir sarı kart alan Doğa ne de oyuna sonradan girip sorumlu davranmasını beklediğim Petroviç bu adamın rahat rahat topla oynamasına bir tehtid olabildi. Viola'nın attığı gol kesinlikle muhteşem. Onu orta sahada karşılayan Ahmet Çalığı rahat geçmesi bomboş bir orta sahada çok normal ve bence burda Ahmet Çalığın hiç bir hatası yok.

2-2'den sonra ilk yarıyla uzaktan yakından alakası olmayan berbat bir maç beni kara kara düşünmeye sevk etti. Kulübede Berat yine yoktu ve 76. dakikada Artun, Koçer yerine oyuna girdi. Antal yine hiç kullanılmadı. Taylan kadrodaydı ama bugüne kadar bir dakika bile oynamadı. İrfan Buz bir tanesi ölümcül olmak üzere maçı 2 değişiklikle tamamladı. İlk geldiği günlerde çıkardığı kadro, oyun anlayışı ve oyuncu değişiklikleriyle bende çok kötü bir izlenimi olan İrfan Buz'un hatalarını görüp farklı kararlardan çekinmemesini şaşkınlıkla karşıladığımı hatırladığımda  yakın gelecek için bir çıkış yolu ve umut ışığı görebiliyorum.

9 Kasım 2014 Pazar

9. Hafta: Kasımpaşa 2 - 2 Gençlerbirliği (09.11.2014 - Pazar)


Nizamettin geçen hafta sakatlanıp oyundan çıkmıştı ve bu hafta kadroda yoktu. Koçer'in de takıma dönmesiyle ilk 11 geçen haftaki 11'den iki oyuncu faklıydı. Dahlin ve önündeki 6 oyuncu takımın ideal 6'lısı olmuş gibi ve bence öyle olması gerekir.

Arkadaşlarımın kendilerine göre bir vakitte halı saha maçı ayarlamalarından ötürü maçın ikinci yarısını kaçırdım. Bu sezon bugüne kadar gördüğüm en iyi Gençlerbirliğini tam izleyememem kendi adıma büyük bir kayıp oldu.

Takımın geçen haftalara göre siyahla beyaz kadar farklı olmasını Nizamettin'in yokluğuna, Hakan'ın geçen seneki performasına yaklaşmasına, Mervan'ın son iki haftadaki futbolunun üstüne koyarak devam etmesine, Tomic'in çok klas paslarına ve falsolu toplarına bağlıyorum. İrfan Buz'un geldiği günden beri aşırı temkinli ve hücumdaki plansız oyun anlayışının sona ermeyeceğini düşündüğüm için de yanıldığımı dile getirmem gerek. Belki de takımı yeni yeni tanımaya başladı. Hücum organizasyonu konusunda futbolcuların verimsizliğinden çaresiz kalmış da olabilir ama Nizamettin ısrarının hiç bir tarafını hoş göremem.

İlk yarıda net pozisyonlara girip geride hiç pozisyon vermeyen bir Gençlerbirliği beni oldukça şaşırttı. Tomic'in çok etkili duran top kullanması önemli bir gol silahıydı. Mervan asıl mevkisi sol kanattan Stancu'nun arkasında kaydırıldı ve bence çok doğru bir karardı. İçeriye hızlı koşma özelliğinin yanında çok çabuk ve çok dengeli biri olma özelliğiyle ilerleyen haftalarla birlikte kesinlikle takımın parlayan yıldızı olacağına inanıyorum. En uçta da denenebilir. İsveç'in GAİS takımında santrafor oynadığı maçları görmüştüm. (Yazın İsveç ligine bahis oynadığımdan maçları canlı izliyordum ve Mervan ligte gözüme çarpan birkaç oyuncudan biriydi. Bence bu performansını sürdürürse farklı tipte oyuncular olsa bile Jimmy Durmaz'ın bir, iki adım önüne geçeceğini düşünüyorum.).

Beklenen gol nihayet 40. dakikada geldi. Stancu, Hakan ve Tomic'in başrol oynadığı kanat oyunu sonucundaki golde aslan payı Hakan'ın. Hep böyle olman lazım Hakan.

Seyredemediğim ikinci yarıda 3 gol ve kaçan bol pozisyon olmuş. İrfan'ın güzel golünü gördüğümde çok mutlu oldum ama şaşırmadım. Beklentimi boşa çıkarmadı. Çünkü onun tekniği için bu klas gol bence normal. Gençlerbirliği böyle bir genç yetiştirdiği için gurur duymalı. Önümüzdeki yıllarda onun gollerini, asistlerini, akıllı ve estetik oyununu ve gelişimini takip edeceğim için şimdiden heyecanlanıyorum.

Beraberlik golünden sonra Artun'un içinde bulunduğu pozisyonlar bu yarıda da maçın hakimi olduğumuzun göstergesiydi bence. Artun'un yavaş tepkileri, hareketleri ve hareketlenmesi bu pozisyonların golle sonuçlanmamasının nedeni gibiydi. Acaba Artun değişikliği doğru muydu? Artun'un kaçan pozisyonlarda tehlikenin oluşmasında etken olduğunu kabul edebilirim ama Antal bizi 3 puana götürmez miydi? Berat'ın 18'de olmaması da beni endişeye sürükleyen başka bir olaydı.


1 Kasım 2014 Cumartesi

8. Hafta: Gençlerbirliği 1 - 0 Başakşehir (01.11.2014 - Cumartesi)


Kadroda göze çarpan değişiklik Antal'ın ilk 11'de başlamasıydı. Guido'nun 18'de olmaması ilginçti. Kendi adıma en ideal defans 4'lüsüyle sahadaydık.

Bu maçın genel görüntüsü artık İrfan Buz hakkındaki görüşlerimi açık hale getirdi. Son derece temkinli bir anlayış hakim. Hücum planının olmadığı gol yememeye dayalı bir futbol. Atarsak duran toptan veya şansa yani kesinlikle kendiliğinden oluşabilecek pozisyonlarla gol arayan hatta aramayan bir takım. Öylesine oynayan "kervan yolda düzülür" mantığıyla hareket eden bir Gençlerbirliği.

Tüm bunlarla birlikte Hakan'ın geçen seneye kıyasla oldukçu kötü oynaması, Nizamettin ısrarı takımı 1, 2 seviye düşüren etmenlerdi. Nizamettin 61'de sakatlanarak oyundan çıkmasa belki maçın sonuna kadar oynayacaktı.

Antal'ın depar hızının bir kanat oyuncusuna göre çok az, bir anlamda da onun "Hantal" olması onu olduğundan daha kötü bir futbolcu gibi gösterdi. Teknik olarak gayet iyi olduğunu düşünüyorum ve bence forvet arkasında kullanılması gerekir. 66'da yerini Tomic'e bıraktı. Tomic de Antal gibi yavaş ama çok klas ve oldukça kaliteli paslar atabilen bir futbolcu.

Bunlarla birlikte Mervan'ın takımın değişmez oyuncusu olma yönünde sağlam adımlar atmasına çok seviniyorum. Hızlı, çabuk ve vücut dengesi yerinde bu fiziksel özelliklerinin yanında içeriye pas kullanması da çok olumlu. Golcülüğünü de gösterdiğinde takımın en sevilen oyuncularından biri olacak.

Yapılan değişikliklere rağmen oyunda hiçbir değişiklik yoktu. Ben Berat girecek diye beklerken son değişiklik Mervan-Artun oldu ve açıkçası maçın sonucu belli oldu diye düşünmeye başladım. Yine de Artun maça hareketlilik getirdi diyebilirim. Maçın sadece son 2, 3 dakikası ciddi ciddi gol atmaya gittiğimiz anlardı. Bu anlarda İrfan'ın çalımları ve Tomic'in pasları bizi öne doğru itti.

Maçın artık son dakikasında Gosso tehlikeli bir şekilde kale önünde topla oynuyordu. Telaşa kapılan Başakşehir defansı gereksiz sert bir hareketle bize gol fırsatı verdi. Tomic beklentimi boşa çıkarmayarak güzel bir plaseyle maçı bitirdi.

Kazanan her zaman haklıdır. Ne kadar kötü olursak olalım galibiyeti hak ettik. Frikik kullanmak da bir meziyet ve bizde de Tomic gibi bu işi bitirebilen bir oyuncu var.