Bugüne kadar oynadığımız en rahat maçtı. 5-0'lık Konya maçı bile bu kadar kolay olmadı. Erciyesspor çok kötü bir oyun çıkardı. Orta sahaya, defansa ve
Ramazan'a hiç iş düşmedi.
Erciyes defansı pek parlak olmasa da bugün hücum dörtlümüz kusursuz bir iş çıkardı. Aralarındaki uyum gayet iyiydi.
El Kabir ve
Landel bu dörtlünün en önemli iki ismiydi.
Hleb özellikle ilk yarıda gençlik günlerindeki kararlılığındaydı. Eskisi gibi
"fuleli" koşamasa da kısa mesafelerde topla birlikte uzun adımlarını seyrettik.
Guido da dörtlüyü iyi tamamladı.
Attığımız ilk gol
El Kabirle Hleb'in ikili oyununun sonucuydu.
Hleb zekice topu dürterek kendi pozisyonunu yarattı ve son vuruşunu basit hale getirdi. Bu golde asist
El Kabir'e yazılsa da ben
Hleb'in kendi asistini kendi yaptığını düşünüyorum.
10 dakika sonra yine bir ikili oyun sonunda
El Kabir, Landel'in önüne topu bıraktı ve golden daha önemli bir iş yaptı.
Landel sakince topu kaleye yolladı.
Landel bugün hücum bölgesinin her tarafında dolaştı. Topsuz oyun becerisi belirgin şekilde gözüktü.
İkinci yarı başlamadan çok rahat bir maç geçtiği için aslında biraz huzursuzlandım. Erciyes'in diş göstermesi seyir zevkini arttıracaktı. Erciyes'in koyvermişliği fark açılınca arttı.
Erciyes'in siyah defans oyuncuları
El Kabirle baş etmekte zorlandı.
El Kabir en az onlar kadar güçlüydü. Nitekim
Boye, El Kabir'i oynatmak istemediği pozisyonda onu arkadan çekerek durdurup topu kazandı.
El Kabir de
Boye'ye sinsice faul yaptı.
Boye kontrol etmekte zorlandığı öfkesini dışavurmak için bahane buldu.
El Kabirle toslaşmak istedi ama
El Kabir uyanık davrandı. Kendini yere bıraktı. Yerde kıvranması bence numaraydı. Tabi bu hareket
Boye'nin kırmızı kartını haksız çıkarmaz ve
Kabir'e de sarı kart gerektirmez. Sonrasında çıkan
karambolde
Guido sarı kart gördü.
Petroviç, Guidoyu olaydan uzaklaştırdı.
Sedat da rakip iki siyahı iki koluyla sarmalayarak olaydan uzak tutmaya çalıştı.
Sedat demişken bugün kullandığı iki uzun topu isabetli atmasına şaşkınlık ve hafif bir sevinç duydum.
Maç artık kağıt üstünde bile bitti diye düşündüm ve hatta
Mervan da oyuna girince
"5'e kadar yolu var" dedim.
Tosiç, içeri çevirdiği topu biraz daha yavaş yollasa
Mervan 3. golü atmıştı.
Korner sonrası fark bire indi. Yine de farka gideceğimizi biliyordum.
Mervan'ın gol atacağına inanmıştım ve tam olarak sevdiği tipte bir gol attı. Rakibi birebir ve açık alanda yakaladı ve üstüne giderek önünü açtı. çapraza sürüklense de düzgün vurdu. Golün öncesinde
Hleb, Mehmet Akgün'ün zamanında alışkın olduğumuz kötü paslarından birini kesti.
Mehmet Akgün demişken bizde olduğu zamanlarda yediğimiz gollerde büyük pay sahibi olan bu adamın başka takımlarda bu alışkanlığını sürdürmesi bana göre sürpriz değil. Sürpriz olan bu adamın hala futbol oynuyor olması.
Şifo'nun ikinci yarıda onu oyuna sürmesi de işin farklı bir boyutuydu.
Rakip yarı sahasında çok rahat oynuyorduk.
El Kabir yine
Landel'i gördü ve
Landel kaleciyi yatırarak soğukkanlılığını yine gösterdi.
İki net gol fırsatı daha yakaldık. Birinde yine
El Kabir Ladel'i gördü. Bu sefer
Landel Afrikalı arkadaşlarına saygıda kusur etmeyerek topa kötü vurdu.
(Bkz. Ekigho, Bikoko ve nicesi) Top biraz hızlıydı tabi ama kötü pası güzel yapabilirdi. Diğer pozisyonda
Mervan, Petroviç'in pasıyla aldığı topta
sol tarafta karşı karşıya golü atamadı.
Ramazan'ın yediği gol alıştığımız bir goldü.
Ramazan ilk golde de hatalıydı sanki.
El Kabir, Landel ikilisi birbiriyle dost olarak da iyi görünüyordu. Devre arasında da çok isabetli transfer yapılabileceğini gösterdik.
El Kabir transferi için de
Mustafa Kaplan'a borçlu olduğumuzu belirtmek gerekir.