30 Eylül 2014 Salı

Metin Diyadin (Gizli kahraman)


Ligte dört haftayı geride bıraktık ve ideal kadro şekillendi. Kalede Dahlin, 4'lü defans soldan sağa Uğur, Tosic, Ahmet, Hakan önlerinde Gosso, Doğa kanatlar Stancu, Koçer en uçta Berat arkasında İrfan. Kenardan da Nizamettin, Deniz, Petrovic ve Antal bunlara alternatif... Mustafa Kaplan'ın as olarak oynattığı Mervan kadro dışı bırakıldı. Metin Diyadin Kasımpaşadayken Mervan'ı çok isteyip Pescaraya kaptırdığını da söylemek lazım.

Bu tabloyu görüpte Metin Diyadin'i hatırlamamak bence çok yanlış olur. Orduspor'dan tanıdığı ve geçen sene Gençlerbirliğine aldığı Gosso ve Stancu bugün hepimizin çok sevdiği futbolcular. Her ne kadar pek ortalıkta görünmese de iyi kötü takımda kendine yer bulabilen Nizamettin'i geçen hafta maçı kazandıran oyuncu olarak onun da Orduspor'dan geldiğini belirtmek gerek. Ahmet Çalık, Fuat Çapa'nın son günlerinde piyasaya çıksa da geçen sene Metin Diyadinle birlikte ilk defa düzenli olarak oynadı. Belki en önemlisi cesur bir kararla Tosic gibi hücumun lideri olan bir sol beki stopere çekip Uğur Çiftçiyi onun yerinde oynatması kesinlikle ilham veren, yaratıcı bir düşünceydi.

Geçen senenin ikinci haftasında ligin iyi takımlarından Akhisar'ı 3-1'le geçtiğimizde herkes Uğur'u konuştu. Metin Diyadin'in ne yazık ki tek galibiyeti bu maç oldu. 8 maçta 4 puan toplayan Gençlerbirliğinde Cavcav haklı olarak Metin Diyadin'e yol verdi. Bunların yanında kafama önemsiz sayılabilecek bir ayrıntı takıldı. 3. haftadaki Karabük deplasmanında son dakika golüyle maçı kaybetmiştik. Metin Diyadin maçın sonununda hakeme aşırı tepkisi yüzünden ceza aldı. Bence ne olduysa bundan sonra oldu. Maç hafızamdan silindiği için neler olduğunu hatırlayamıyorum ama Diyadin'in isyanındaki çaresizlik ve üzüntü aklımda kaldı. Bundan sonraki maçlarda takımda kendine güvensizlik hakimdi ve üst üste mağlubiyetler geldi. Genel olarak iyi oynasak da gol silahları Stancu, Jimmy Durmaz ve Oktay hiç bir üretkenlik gösteremiyorlardı. Akhisar maçı hariç neredeyse hiç gol atamayan takım üzerinde normal olarak "Metin Diyadin hücum oynatamıyor" gibi bir düşünce vardı. Nasıl olduysa Şifo takımın başına geçer geçmez özellikle Stancu'nun evrim geçirmesiyle Gençlerbirliği, 3 maçta 9 puanı 7 golle kazandı. Bence Şifo "hücum oynamıyormuşsunuz, hücum oynayın, bak böyle oynanıyor" diyerek takımı uçurmadı. Sadece futbolcuların kendine olan güvenini geri getirdi.  

Tüm bunlarla birlikte hakemler bizi hedef almışçasına bize çok rahat kart çıkardı ve penaltılarımızı vermedi. Çok efendi biri olarak Kulusic'in ilk üç maç sonunda iki defa kırmızı kart görmesini de eklemek gerekir.

Metin Diyadin "Uğur Çiftçiyi oynatmak için elimden geleni yaparım, ben de onun yaşında bu kulübün alt yapısından çıktım" demesini ben, genç oyuncuları kazanmak için koltuğunu kaybetmeyi göze almak olarak görüyorum.  Tüm bunları birleştirdiğimde Metin Diyadin'i kesinlikle çok şanssız ve bugünkü takımın baş mimarı olarak görüyorum.

Bence Metin Diyadin ve Mustafa Kaplan birbirlerinin kader ortağı. O zamanki adıyla Gençlerbirliği Oftaş'ı süper lige çıkaran Metin Diyadindi. Geçen sene Hacettepeyi 2. lige çıkaran Mustafa Kaplandı. İkisi de Gençlerbirliğinde genç oyuncuları oynatmak için seferber oldu. İkisi de vefalıydı ve şimdiki takımı kurdu, çalıştırdı ve çok kısa sürede gönderildi.


28 Eylül 2014 Pazar

4. Hafta: Gençlerbirliği 3 - 1 Balıkesirspor (28.09.2014 - Pazar)


Maç öncesinde İrfan Buzla yeni, yine bir heyecan vardı. İrfan Buz liderliğinde Gençlerbirliği Eskişehir deplasmanında kazanan İlhan Cavcav kadrosunu bozmayarak maça başladı. Sadece Antal'ın yerine sakatlıktan dönen Koçer sahadaydı.

Maçın başlarında oyun dengede gibi gözüksede oyunda biraz daha Balıkesirspor hakimiyeti vardı. Maçın başında kazandığımız korneri son zamanların modasıyla paslaşarak kullandık. Guido Hakana, Hakan tekrar Guidoya attı. Guido topu kesti, arka direğe yakın Stancu kafayla topa vurdu. Top direğe çarpıp çizgiye paralel yoluna devam etti.

Muğdat'ın yakaladığı net pozisyon Dahlin'in başarılı kurtarışıyla sonuçlandı. Neyseki maçın devamında Gençlerbirliği yine Gosso farkıyla oyuna ağırlığını koymaya başladı. Sahada Stancu, İrfan, Berat uyum içinde ve kendine güvenerek oynuyordu. Stancu, sırtı dönük pas alma ve top kullanma ustalığıyla kanatta da çok etkili oynadı. İrfan'ın klası da bundan sonraki haftalar için ışık verdi.

Sol kanatta Uğurla ikiye bir yapan Koçerin çizgiden içeri çevirdiği topta, Stancuyla birlikte Coelho ön direğe hareketlendi. İkiside topa vuramadı. Seken topu Berat kontrolsüz olarak bacağıyla yakın mesafeden ağlara yolladı. Gerd Müller golüyle Berat, doğru zamanda doğru yerde olma gibi bir golcü için en önemli özelliği sergiledi. En önemlisi tabiki, Berat'ın ilk süper lig golüydü. Hoşgeldin Berat...

Allahtan bu sefer öne geçmenin verdiği rehavet olmadı. 1-0'ın heyecanı takımı daha da ateşleyerek üstün bir oyunla ilk yarıyı önde kapattık. İlk yarının sonlarına doğru Doğa sakatlandı ve yerine Petrovic girdi.

Bu devre aralarında ne oluyor anlamıyorum. İyi oynuyoruz, öne geçiyoruz, tamam. İkinci yarı başlar başlamaz rakip akın akın gelmeye başlıyor. Gol geliyorum diyor ve ne kenardan, ne futbolculardan hiçbir tepki gelmiyor. Hepsi sanki gol yiyelim de rahatlayalım, maça heyecan gelsin diye düşünüyor. Nihayetinde kornerden gelen topta Ahmet, Gosso, Petrovic hem birbirlerini hem de pozisyonu izledi ve Sercan bomboş yakından golü attı. Dahlin'e de ayrıca konuşmak gerekir. Bu adam yan toplarda ne yapacağını bilmiyor. Çıkmaması lazımken kaleyi bırakıp topu rakibin önüne atıyor. Kesin çıkması gerekirken de hiç kımıldamıyor. Golde topu almak için iki adım atsa yeter ama hemen önündeki Sercan'a rahat rahat kafa vurmasına izin verdi.

Golü yedik rahat durmadık, bir gol daha yemek istiyorduk heralde. Bu sefer Coelho kornerden gelen topu üst direğe vurdu. Ucuz kurtulduk. Kötü oynamaya devam ettik. Petrovic öylesine sahada gezmeye devam ediyordu. Nihayet İrfan Buz yerinden kımıldadı ve ne kadar doğruydu bilmem İrfanla Nizamettin'i değiştirdi. Değişiklik iyi geldi. Kızdığım Petrovic kanatlara bir iki uzun isabetli pas gönderdi ve kıpırdanmaya başladık.

76'da Uğur Alanzinho'dan kaptığı topu Nizamettin'e verdi. Şüphe duyduğum, ne işi var sahada dediğim Nizamettin şapkadan tavşan çıkardı. Gosso'nun geriden hareketlendiğini gördü ve topu defansın arkasına havadan gönderdi. Gosso kaleciyle karşı karşıya topla buluştu, topu düzeltirken kaleci hareketlenerek önünü kapattı. O da solundan hareketlenen Berat'ı gördü ve topu onun önüne yuvarlamayı başardı. Berat topu boş kaleye plaseledi. Yine bir Gerd Müller golüyle bize tarzı hakkında net fikirler vermeye başladı. Yürü karaoğlan, genç Tosun, geleceğin "Gekas'ı", gollerine devam et.

Hemen ardından yine Nizamettin ipleri eline aldı. Nizamettin'in pası asist oldu. Uğur üst köşeyi nişanladı. Defansın sırtına çarpan top Uğur'un planladığı köşeye gitti. Böylece Uğur'un güzel oyunu golle süslenmiş oldu. Bu gol onun ligteki ikinci golü oldu.

Maçı farklı kazandık. Galibiyetin verdiği sarhoşluk bazı şeyleri görmezden gelmeye sebep olmamalı. İrfan Buz'un yaptığı değişiklik tuttu ama 70. dakikayı beklemesi hoşuma gitmedi. Kulübede Mervan yoktu. Antal oyuna sokulabilirdi. Buz, son 10 dakika için Deniz'i kullandı. Geldiği günden beri ne yaptığını anlamadığım Deniz tercihi ne kadar doğruydu? Bunları konuşmak çok erken, İrfan Buz takımda çok yeni. Herşeye rağmen oyuna sürdüğü Nizamettin maçı çeviren adam oldu. Belki de bazı futbolcuların potansiyelini görebilmek için özellikle ofansif oyuncular sonradan ya da değişmeli olarak oynamalı.

http://www.macanilari.com/28.Eylul.2014_2014-2015.Sezonu.Spor.Toto.Super.Lig.4.Hafta.Maci.Genclerbirligi.3-1.Balikesirspor-201420150408--.html



22 Eylül 2014 Pazartesi

İlhan Cavcav Üzerine Çeşitlemeler




Birçok yerde Gençlerbirliği dendiğinde Cavcav, Cavcav dediğinde Gençlerbirliği akla gelir. Başkan, Gençlerbirliğinde yapılan, yürütülen bütün işlerin sorumlusu, lideri. Özellikle son yıllarda basında "Duayen başkan", "Efsane başkan" diye bahsedildiğini de duyduk. Kabaca düşünürsek başkanı niye böyle çağırdıklarını anlayabiliriz. 36 yıldır kulübün başında olması, yaşının ilerlemesi, Afrikadan ucuza adam getirip çok paraya satmış olması, tesisleşmeye önem verip altyapıya yatırım yapması gibi örnekler çoğaltılabilir. İşin özüne gelirsek; Cavcav'ın aslında yapmadığı tek şey kırmızı siyah formasını giyip sahada oynamaması. Bu, belki de tek problem. Kimine göre Cavcav olmasa Gençlerbirliği batar, kimine göreyse Cavcav Gençlerbirliği'nin önündeki en önemli engel.

Önce Cavcav'ın yeteneklerinden bahsetmek gerek. Un fabrikası sahibi, ticaret adamı Cavcav "Bu işlerden edindiğim tecrübelerle Gençlerbirliğini de tıpkı bir ticarethane gibi görüp öyle idare ediyorum." demişti. 1'e alıp 5'e sattığı futbolcularla gündeme geldiğinden 3'e alıp 2'ye sattığı hatta bazen 5'e alıp bedavaya elden çıkardığı futbolcular gözden kaçtı ama yakın zaman öncesinde Mehmet Ali Çetinkaya (Gençlerbirliği taraftarı) Gençlerbirliği'nin kirli çamaşırlarını ortaya çıkardı. Her ne olursa olsun kulübün elinde pek birşey yokken Cavcav, Geremi ve Tarıktan kazandığı paraları tesisler için kullandı. Bunun yanında futbolcuların paralarını tıkır tıkır alabildiği bir kulübün var olmasının ve hiç bir yere borcu olmamasının mimarı olarak tüccar Cavcav'ın, kulübü ekonomik olarak iyi yönettiğini kabul edebiliriz.

Sıkı bir futbol izleyicisi olan Cavcav, teknik yorumlarıyla ve takıma bizzat kendi getirdiği adı sanı duyulmamış ucuz futbolcuların parlamasıyla hatırı sayılır bir futbol bilgisi, gözlemcisi olduğunu hemen hemen herkese inandırdı. Özellikle son yıllarda hastalığı sebebiyle eskisi gibi futbolcu izleyip getirememesi onu menajerlere ve sportif direktörlere yönlendirdi. Son 10 yılda takımın bazı senelerde düşmeye oynaması başkanın bu işe yeteri kadar elini sokmadığından kaynaklı olduğu düşünülebilir. "Bir menajer beni çok fena kazıkladı, demekki yaşlı olmak öpülmemize engel değilmiş".

Kendi adına yapılan belgeselde laf arasında "Eskiden gençtik, o zamanlar kadroyu yazardım, kibrit kutusuyla gönderirdim." dedi ve bu sözler zannedersem pek fazla dikkate alınmadı. Sezonun 2. haftasındaki Bursa mağlubiyetinden sonra "Mustafa Kaplan'ı görevden alıyorum, haftaya takımı ben çıkaracağım." dedi. Bu söz gündeme bomba gibi düştü ve dediğini yaparak Mustafa Kaplan'ı görevden aldı. Herkes Eskişehir deplasmanında takımı kendisinin çıkarıp çıkarmayacağını merak ederken, teknik direktör koltuğuna geçici olarak (kimbilir belki de kalıcı olur.) altyapı hocası Osman Nuri Işılar geçti. Guido ve Nizamettin'in sakatlığını göz önüne alırsak yerine oynatılan isimlerin Cavcav'ın kararıyla olup olmadığını belli olmayabilir ama Mustafa Kaplan'ın vazgeçmediği Mervan ve Hikmet'in yerine Uğur ve Berat oynadı. Bu kararda Cavcav'ın parmağı olduğunu en azından kendi adıma emin olduğumu söyleyebilirim. Maçın 2-0'lık zaferle bitmesi başkanı haklı çıkardı. Bu konudaki hünerlerini de bize gösterdi.

Başkanın tüm bu vasıfları, çok yönlülüğü bana göre kesinlikle nadir rastlanır. Peki Gençlerbirliği, Cavcav'ın babasının malı mı? Yani bir başkan bir kulüpte bütün yetkilere sahip olabilir mi? Cavcav'ın tanrısal yetenekleri olsa bile ona tanrısal yetkilere sahip olma hakkı verir mi? Antik kültürlerde, orta çağda verilebilirdi. Gençlerbirliği otoriteye, ben bilirim anlayışına baş kaldıran asil ruhlu, asi gençlerin kulübü. Tarih yazıldı bir kere, kimse değiştiremez. Gençlerbirliğine kimse sahip olamaz. Gençlerbirliği, kırmızı siyahı seviyorum diyen herkesindir.










19 Eylül 2014 Cuma

3. Hafta: Eskişehirspor 0 - 2 Gençlerbirliği (19.09.2014 - Cuma)


Sahaya çıkacak kadroyu beklerken merak içindeydim. Mustafa Kaplan'ın ideal 11'inden 4 oyuncu değişmişti. Bu kesinlikle Cavcav'ın takımıydı. En uçta Berat, solda Stancu, sağda Antal, ortada İrfanla yepyeni bir hücum hattı vardı. Stoperde Ahmet Çalık'ın partneri Tosic, Tosic'in boşalttığı pozisyonda Uğur oynuyordu.

İlk yarı ortada geçti. Takımın bozulmayan omurgası Doğa ve Gosso, çok önemli (kilit) oyuncular. Top kapma becerileri son derece yüksek, özellikle Doğa hamlelerini çok temiz yapıyordu. Top saklama ve kullanma konusunda da iyiler. Stoperde tereddüt ettiğim Tosic sırıtmadı. Ahmet Çalık kendine güvenen cesur oyunuyla yine başarılıydı. Hakan geçen haftalardaki formsuzluğunu üzerinden attı. Uğur hırslıydı.

Attığımız ilk golde Berat'ın Çörekçiye yaptığı markaj onu tedirgin etti. Uğur da diğer açıyı kapatarak Çörekçiye fazla seçenek bırakmadı. Çörekçi topa gelişi güzel vurdu ve top Uğur'un bacağına çarparak kaleye doğru süzülmeye başladı. Yere seken topu takip eden kaleci ancak içerden çıkarabildi. Bizimkiler ellerini kaldırarak geriye doğru koşmaya başladı. Öne geçtik.

Öne geçen takım refleksi gösteren Gençlerbirliği geriye çekildi. İlk yarıyı önde kapattık. İkinci yarıda erken bir değişiklik geldi. 50'de Berat'ın yerine Deniz oyuna girdi. Berat'ı ilk defa izledim. Gayet iyi oynadı. Mücadeleci, ısıran bir forvet. Yavaş değil, arkaya doğru koşular yaptı. Topu kovalarken veya taşırken defansın omuz darbelerinde dengeli durabildi. Sırtı dönükken top geldiğinde bir iki defa tek pasla topu doğru yere gönderdi. Gollerini de gördüğümüz zaman Gençlerbirliği kendisine yakışan bir santrafor çıkarmış olacak.

Eskişehir bu yarıda daha çok fırsat yakaladı. Dahlin iyi oyunuyla Eskişehir'in önüne geçti. Yıldız oyuncuları Erkan pek etkili değildi. Sissoko ve Lawal biraz korkuttu. Sonuçta iyi bir rakibi deplasmanda durdurduk. İlk yarıda daha çok görünen İrfan az sahne aldı ama topa yaklaşması bile çok estetikti. Tek top oynamasını bilen, çok zeki ve çok teknik. En önemlisi durarak oynamıyor ve hızlı hareket edebiliyor. Soğukkanlı ve doğru pas tercihleriyle şimdiden gözümde çok büyüyen İrfan'ı önümüzdeki haftalarda büyük bir keyifle takip edeceğim. İlk yarıdaki kaleye çektiği şut isabetliydi. Sert vurabildiği zaman uzaktan gollerini izleyebileceğimizin sinyallerini verdi. İkinci yarıda bir pozisyonda sol taraftan Deniz'e akıllıca pasını verdi. Ayağından çıkan topları takip ederseniz çok düzgün bir ayağı olduğunu farkedebilirsiniz.

Son dakikalara doğru Mervan ve Petroviç'in oyuna girmesiyle rakip ataklarının biraz önüne geçmeyi başardık. 86'da Uğur aradan Stancuyu gördü. Defansın topa kötü müdahelesini takip eden Stancu aklını kullanarak topu önüne aldı. Çok sakin, ustaca kalecinin üstünden topu aşırdı. Top daha kaleye gitmeden sevinç çığlıkları atmaya başladım. Kral maçı bitirdi. Zafer bizimdi.

http://www.macanilari.com/19.Eylul.2014_2014-2015.Sezonu.Spor.Toto.Super.Lig.3.Hafta.Maci.Eskisehirspor.0-2.Genclerbirligi-201420150309--.html






18 Eylül 2014 Perşembe

Mustafa Kaplan (Delikanlı adam)


Bursaspor mağlubiyetinden sonra Mustafa Kaplan kovuldu. Olayın perde arkası Mustafa Kaplan'ın henüz 2. haftada gönderilmesinden daha garip. Aslında alışılmış sürpriz olaylar artık şaşırtmıyor. Bir heyecanı kalmadı. Bu kadar kısa süre içinde bu kadar çok skandala imza atan duayen başkan Cavcav olduğu sürece biz soğukkanlı Gençler sevdalıları için artık hiç birşey olmaması sürpriz.

Devre arasına 1-0 önde giren Gençlerbirliğinde Cavcav yerinde durmadı. Soyunma odasına adam göndererek Mustafa Kaplan'dan bir iki oyuncuyu değiştirmesini istedi. Hepimizin "kukla" olduğunu düşündüğü Mustafa Kaplan "çüş" diyerek Cavcav'a restini çekti. Cavcav'ın bu cüreti kuşkusuz Mustafa Kaplan'ı avcunun içinde olduğunu zannetmesiydi. İkinci yarıda takımın kötü oyunla 2-1 yenilmesiyle Cavcav Mustafa Kaplan'a "restine rest" dedi. "Mustafa Kaplan'ı görevden alıyorum, haftaya takımı ben çıkaracağım". Cavcav'ın ağzından harfi harfine böyle çıkan bu cümle şimdiden tarihe geçti. Herşeyi yapmaya muktedir kudretli başkanımız MÖ. yaşasaydı tanrı kabul edilebilirdi ama günümüzde ancak filmdeki kötü ana karakter "villain" olabilir.


Mustafa Kaplan bu süreçte hep dik durdu. Gençlerbirliğini ve Cavcav'ı çok sevdiğini söyleyerek "Her zaman bu kulüp içinde çalışmak isterim. Gitmem gerektiğinde giderim." dedi. Bir taraftar kadar takımını seven Mustafa Kaplan vefalı tavrıyla biz Gençlerlilerin kalbini kazanmayı başardı. Cavcav'ın kabul edilemez davranışına isyan etti. "Koyun" olduğunu zanneden bizlere de ders verdi. Ayrılırken Cavcav'a hiçbir kırgınlığı olmaması asalet doluydu. Güle güle Mustafa Kaplan, belki bir gün yine takımının başına geçersin.

13 Eylül 2014 Cumartesi

2. Hafta: Gençlerbirliği 1 - 2 Bursaspor (13.09.2014 - Cumartesi)


Her mağlubiyet üzücüdür ama ben çoğunlukla iyimser bakış açısı geliştirmeye çalışarak iyi oynamışsak "olsun iyi oynadık" derim. Bugün çok kötü oynadık. Eve geldiğimde bir süre kendimi boşlukta hissettim. Galiba sevginin dozu biraz fazla kaçmaya başladı. Futbol takımını bir kızı sever gibi sevmemek lazım.

İlk yarıda olumlu şeyler vardı. Baskıya rağmen defanstan iyi çıkabiliyorduk. Tosic, Doğa, Gosso üçlüsünde iyi bir pas uyumu vardı. Ahmet Çalık defansın lideriydi. Bir stopere göre topla ilişkileri gayet iyi. Koçer topu iyi saklayıp doğru yerlere gönderdi. Mervan defansa yardım etti, hücumda Tosicle uyum içindeydi. Stancu'dan bahsetmeye gerek yok. Her zamanki gibiydi. Ortada giden maçta takım genel olarak soğukkanlı, hücumda kararlı ve golü hissediyordu.

Kornerden gelen topta tüm Bursalılar Mervan'a doğru gelen topa yöneldi. Mervan'ın öndirekte arkaya aşırdığı topu Stancu içerde yakalayıp kafayla boş kaleye yollladı. Top Stancu'nun kafasına değdi veya değmedi kendimi havada buldum. Golü bulduk.

Öne geçmemizle birlikte topu rakibe vermekle kalmayıp oyunu iyice geride kabullendik. Uzun süren baskıdan sonra Gosso'nun bireysel çabalarıyla topu kazanmaya başladık ve yine Gosso'nun top hakimiyeti ve düzgün paslarıyla 35. dakikadan sonra biraz öne çıkmaya başladık. Hücum organizasyonlarında Tosic başroldeydi ve 2. golü bulabilirdik.

İkinci yarı biraz daha derli toplu görünüyorduk. O da uzun sürmedi. Ozan Tufan soldan taşıdığı topu Hakan Aslantaş'a rağmen içeriye ortaladı. Dahlin topu resmen Volkan'ın önüne bıraktı. Volkan da boş kalan kaleye şutunu çekti. Doğayı geçen top Ahmetle Hikmet'in yanından ağlara gitti. Eleştiri ne kadar yersiz olursa olsun Hikmet'in Ahmet'in hemen arkasında durması yanlıştı. Şut açısına göre pekala topun gittiği yerde durabilirdi.

Golden hemen sonra "olsun" dedim belki de iyi oldu. "Böylelikle golü kovalayabiliriz." diye düşündüm. Yanlış düşündüm. Bursaspor üst üste çok net goller kaçırdı. Volkan Şen sağolsun, eşitlik korundu. Defans anlayışı hiç yoktu. Tosic sürekli ilerde kaldı. Hakan Aslantaş ve Nizamettin sahada yok gibiydi. Doğa, Tosic'in bıraktığı boşluğu doldurmak yerine Hikmetle birlikte aynı adamı kovalıyordu. Berbat görüntüyü seyreden Mustafa Kaplan değişiklik için neyi bekliyordu anlamadım. İlk değişiklik 66'da Koçer-Antal oldu. Maç Bursa'nın bariz üstünlüğüyle devam ediyordu. İleriye çıkar gibi olurken Ozan Tufan topu alıp hemen karşı atağa dönüştürüyordu. Bu süre içinde Tosic'in pasında Mervan çok net bir pozisyon harcadı. Tamamen şansa öne geçebileceğimiz pozisyon kaçmış oldu. Pis burunla topu direğin hemen yanına gönderdi.

Beklenen Bursaspor golü 69'da kornerden geldi. Dahlin, kafa şutunu sağa doğru çeldi ve pozisyonu izleyen defans Fernandao'nun dokunuşunu da izledi. Maalesef geriye düştük.

Maç bu sefer Gençlerbirliği lehine döndü. Öne geçen Bursa önde basmayı bıraktı. 74'de nihayet beklediğim değişiklik gerçekleşti. İrfan, Nizamettin'in yerine oyuna girdi. Antal ortaya, İrfan sağa geçti. Oldukça teknik bir futbolcu İrfan. Başıboş dolaşan Nizamettin yerine çok daha önceden oyuna girmeliydi. Çok net fırsatlar yakaladık. Antal'ın şutunu Aziz Behiç takip etti ve çizgiden çıkardı. 83'te Deniz Naki, Mervan yerine son koz olarak oyuna girdi. Harala gürele saldıran Gençlerbirliğinde Stancu sol taraftaki boşluğu farkedip zaman zaman defansa yardım etti. Topun Bursasporda olduğu zamanlarda Belluschi, Fernandao ve Ozan Tufan'ın başrol oynadığı seri paslaşmaları görmezden gelmek yanlış olur. Son anlarda İrfan sahne aldı. Sağ tarafta topla buluştuktan sonra rakibini çok klas bilek hareketleriyle geçti ve topu içeriye gönderdi, Antal'ın kafası sonuç bulmadı. Bir sonraki pozisyonda yine topu yumuşak bir şekilde içeri kestikten sonra hakem olmayan bir faul düdüğü çaldı. Çok sinsi bu düdük tam da maçın bitme anına göreydi. Faul kullanılır kullanılmaz da bitiş düdüğü geldi. Bursaspor galibiyeti hak etti. Kazansaydık şans olmuş olurdu.

http://www.macanilari.com/2014-2015.Sezonu.Spor.Toto.Super.Lig.19.Hafta.Maci.Bursaspor.-.Genclerbirligi-201420151902--.html