22 Eylül 2014 Pazartesi

İlhan Cavcav Üzerine Çeşitlemeler




Birçok yerde Gençlerbirliği dendiğinde Cavcav, Cavcav dediğinde Gençlerbirliği akla gelir. Başkan, Gençlerbirliğinde yapılan, yürütülen bütün işlerin sorumlusu, lideri. Özellikle son yıllarda basında "Duayen başkan", "Efsane başkan" diye bahsedildiğini de duyduk. Kabaca düşünürsek başkanı niye böyle çağırdıklarını anlayabiliriz. 36 yıldır kulübün başında olması, yaşının ilerlemesi, Afrikadan ucuza adam getirip çok paraya satmış olması, tesisleşmeye önem verip altyapıya yatırım yapması gibi örnekler çoğaltılabilir. İşin özüne gelirsek; Cavcav'ın aslında yapmadığı tek şey kırmızı siyah formasını giyip sahada oynamaması. Bu, belki de tek problem. Kimine göre Cavcav olmasa Gençlerbirliği batar, kimine göreyse Cavcav Gençlerbirliği'nin önündeki en önemli engel.

Önce Cavcav'ın yeteneklerinden bahsetmek gerek. Un fabrikası sahibi, ticaret adamı Cavcav "Bu işlerden edindiğim tecrübelerle Gençlerbirliğini de tıpkı bir ticarethane gibi görüp öyle idare ediyorum." demişti. 1'e alıp 5'e sattığı futbolcularla gündeme geldiğinden 3'e alıp 2'ye sattığı hatta bazen 5'e alıp bedavaya elden çıkardığı futbolcular gözden kaçtı ama yakın zaman öncesinde Mehmet Ali Çetinkaya (Gençlerbirliği taraftarı) Gençlerbirliği'nin kirli çamaşırlarını ortaya çıkardı. Her ne olursa olsun kulübün elinde pek birşey yokken Cavcav, Geremi ve Tarıktan kazandığı paraları tesisler için kullandı. Bunun yanında futbolcuların paralarını tıkır tıkır alabildiği bir kulübün var olmasının ve hiç bir yere borcu olmamasının mimarı olarak tüccar Cavcav'ın, kulübü ekonomik olarak iyi yönettiğini kabul edebiliriz.

Sıkı bir futbol izleyicisi olan Cavcav, teknik yorumlarıyla ve takıma bizzat kendi getirdiği adı sanı duyulmamış ucuz futbolcuların parlamasıyla hatırı sayılır bir futbol bilgisi, gözlemcisi olduğunu hemen hemen herkese inandırdı. Özellikle son yıllarda hastalığı sebebiyle eskisi gibi futbolcu izleyip getirememesi onu menajerlere ve sportif direktörlere yönlendirdi. Son 10 yılda takımın bazı senelerde düşmeye oynaması başkanın bu işe yeteri kadar elini sokmadığından kaynaklı olduğu düşünülebilir. "Bir menajer beni çok fena kazıkladı, demekki yaşlı olmak öpülmemize engel değilmiş".

Kendi adına yapılan belgeselde laf arasında "Eskiden gençtik, o zamanlar kadroyu yazardım, kibrit kutusuyla gönderirdim." dedi ve bu sözler zannedersem pek fazla dikkate alınmadı. Sezonun 2. haftasındaki Bursa mağlubiyetinden sonra "Mustafa Kaplan'ı görevden alıyorum, haftaya takımı ben çıkaracağım." dedi. Bu söz gündeme bomba gibi düştü ve dediğini yaparak Mustafa Kaplan'ı görevden aldı. Herkes Eskişehir deplasmanında takımı kendisinin çıkarıp çıkarmayacağını merak ederken, teknik direktör koltuğuna geçici olarak (kimbilir belki de kalıcı olur.) altyapı hocası Osman Nuri Işılar geçti. Guido ve Nizamettin'in sakatlığını göz önüne alırsak yerine oynatılan isimlerin Cavcav'ın kararıyla olup olmadığını belli olmayabilir ama Mustafa Kaplan'ın vazgeçmediği Mervan ve Hikmet'in yerine Uğur ve Berat oynadı. Bu kararda Cavcav'ın parmağı olduğunu en azından kendi adıma emin olduğumu söyleyebilirim. Maçın 2-0'lık zaferle bitmesi başkanı haklı çıkardı. Bu konudaki hünerlerini de bize gösterdi.

Başkanın tüm bu vasıfları, çok yönlülüğü bana göre kesinlikle nadir rastlanır. Peki Gençlerbirliği, Cavcav'ın babasının malı mı? Yani bir başkan bir kulüpte bütün yetkilere sahip olabilir mi? Cavcav'ın tanrısal yetenekleri olsa bile ona tanrısal yetkilere sahip olma hakkı verir mi? Antik kültürlerde, orta çağda verilebilirdi. Gençlerbirliği otoriteye, ben bilirim anlayışına baş kaldıran asil ruhlu, asi gençlerin kulübü. Tarih yazıldı bir kere, kimse değiştiremez. Gençlerbirliğine kimse sahip olamaz. Gençlerbirliği, kırmızı siyahı seviyorum diyen herkesindir.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder