15 Ekim 2014 Çarşamba

Türk Futbol Basınının "Ekol" Fetişizmi

"Ekol" belki de kulağa çok hoş gelen bir kelime ama ben bu zevki hiç tadamadım. Tam olarak ne anlama geldiğini bilmemekle birlikte bilmek de istemiyorum. "Futbol ekolü", "Alman ekolü", "Ekol olamadık.", "Bizim bir ekolümüz yok" gibi tabirlerle çok sık karşımıza çıkan bu kelimeyi maalesef hiç sevmedim. Aslında benim bu kelimeden gıcık kapmamın altında yatan şey kelimenin kendisi değil. Birçok şeyde olduğu gibi yeni fikirler üretememenin verdiği endişeyi yok etmek için genellikle yabancı kökenli olan kelimeleri işin içine sokup sözcüklerin havasına fazlasıyla kapılarak klişeyi sanki klişe değilmiş gibi algılamak ve göstermek istenmesi bana göre paçayı kurtarmanın bir yolu. Bir diğeri için bkz."vizyon".

Şimdi, "Alman ekolü" dediklerinde ne anlıyorlar acaba? Nedir bu "Alman ekolü", "İngiliz ekolü", "İtalyan ekolü"...? Beraberinde gelen "sistem", "tarz" gibi kelimeler benzer hatta aynı kavramlar mı? Her ülkenin bir ekolü varsa veya olmak zorundaysa dünyada en az 100 tane ekol var. Öyle mi peki?

Avrupada 30, 40 yıldır hemen hemen aynı tip futbol oynanıyor. Bundan 50 yıl öncesinde belki ülkeler arasında ülkelerin kendilerine has öne çıkan özellikleri vardı. 70'lerde Ajax'ın öncülük ettiği "Total Futbol" kavramıyla zamanında ve hala "Hollanda Ekolü" diye birşey tabi ki var. Birçok kimsenin de başka şeylerle karıştırdığı "Total Futbol" kabaca alt yapıdaki eğitim anlayışındaki yenilikle ortaya çıkan bir oyun tarzı. Kısaca tanımlamak gerekirse "Total Futbol" futbolcuların altyapıda kademe kademe bütün pozisyonlarda oynayarak her pozisyonun gerekliliklerini öğrenip maç içinde de oyuncuların yer değiştirmesine dayalı onlara bir anlamda özgürlük tanıyan dinamik bir futbol anlayışı.

1950'lerde Macaristan efsanesini belgesellerde, orda burda hep duyuyoruz. Ferenç Puşkaş gibi çok tanıdık bir isimle birlikte dillere destan bir takım olduklarını hep anlattılar. "Altın takım" olarak bahsedilen takım heralde belli bir oyun tarzını da yansıtıyorlardı ama "Macar ekolü" dersek heralde herkes boş boş bakar. Yine de o dönemde oynadıkları oyunun 70'lerin Hollandasına benzediğini söylüyorlar.

Türkiyede bahsedildiği gibi ekol belli bir sistemi oturtup onu yıllarca korumaksa, bugün San Marino'nun bile  iyi kötü bir ekolü var. 4'ten fazla yememeye dayalı 6. golü yese bile rakip kaleye 4 adamdan fazlasını göndermeyen bir oyun tarzı veya strateji görebiliyoruz.

Dünyada insanların yaşadığı coğrafya, içinde bulunduğu kültür ve fiziksel özelliklerine bağlı olarak bence sadece kıtalar arasında bir ekol farkı görebiliriz. Siyah futbolcuların atletik olma özelliklerine göre şekillenen Afrika futbolu 90'lardan itibaren yeni bir futbol anlayışı getirdiğini görebiliriz. Latin amerikada belki eğlenceye yönelik eğilimlerinin getirdiği doğaçlama ve rahat bir futbolla göze çok hoş gelen ve bireyselliğin ön plana çıktığı yüksek tekniğe dayalı özgün bir futbol oynandığı kesin. Avrupada ise taktik futbolu ön plana çıkıyor. Futbolcuların sıkı bir disiplinle birlikte küçük yaşlardan itibaren eğitim gördüğü altyapılara çok önem verildiği Avrupada futbol bir satranç gibi bir çok stratejinin yerine göre kullanıldığı temel taktik bilgilerin vazgeçilmediği bir ekol var.

Ayrı ayrı her ülkede belli başlı farklılıklar var ama bunlara ekol demek bence hiç doğru değil. İngilizlerin uzun topa dayalı direk futbolu bir ekol müdür? İri yarı oldukları için fizik olarak üstünlük kuran İskandinavlar bir ekole sahiptir denilebilir mi? Eğer bunlar ekolse sert ve çoğu zaman kasıtlı ikili mücadelelerin olduğu, rakiple ve hakemle uğraşmayı seven ülke futbolumuzdaki "kaos ekolü" avrupada "ekol" olabilmiş bir ülke olamaz mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder