24 Ocak 2015 Cumartesi

2014 -2015 Sezonu İlk Yarısı


Geride kalan 16 maç için genel konuşmak gerekirse bunların içindeki 2 maçı hiç işin içine sokmamak gerekir. Çünkü maç değildi bunlar. Fenerbahçe ve Galatasarayla oynanan oyun bir tiyatro oyunuydu...



















Sonuçları şöyle bir gözden geçirmeden önce 2. haftadan sonra, takımın Mustafa Kaplan yerine İrfan Buzla devam ettiğini hatırlayalım. Hatta, aradaki Eskişehir maçında, teknik direktör boşluğunda, Osman Nuri Işılar liderliğinde ve Cavcav'ın kadrosuyla sahaya çıktığımızı da hatırlayalım.

Rizeyle deplasmanda yapılan ilk maç, beklenen önyargılar üzerine inşa edilen sığ düşüncelerle başladı. Lafı uzatmamak için anahtar öbekler halinde yazıyorum; "Hiç adı duyulmamış, onu tanıyanların da yanlış tanıdığı Mustafa Kaplan", "Guido, Antal, Hikmet transferlerine ve en dikkat çekici olan Hacettepe'den 5 futbolcu gelmesine rağmen taraflı, tarafsız herkesin transfer yapmadı, kesin düşer dediği bir Gençlerbirliği...", "İyi bir hocaya ve takıma sahip olduğu düşünülen zengin Rizespor...". Tüm bu beklenti ve beklentisizliklerle başlayan bu maç, berabere bitmesine rağmen şaşkın tepkilerle karşılandı. Guido'nun güzel golünü ve iki direkten dönen kafa topunu kimse beklemedi. Hakemden hiç bahsemek istemiyorum. Gençlerbirliği'nin istekli, baskın hücum futbolu Mustafa Kaplan hakkındaki fikirleri birden değiştirdi.

Ertesi hafta Bursa maçında ilk yarıyı önde kapatmıştık ama maçın dönmesi, maçtan hemen sonra Mustafa Kaplan'ın takımdan kovulmasına bahane oldu. Olağan skandallardan sadece biriydi bu.

Bu maçlardan sonra üst üste alınan iki galibiyet bence ölçü değildi. Rahat kazanılmayan bu maçlardan biri o sıralar ligin zayıf takımı olan Balıkesire karşıydı. İrfan Buz'un ilk maçıydı ve çıkan kadro kendi fikirlerinden bağımsızdı ama oyuna müdahele konusunda bende çok kötü izlenimler bırakmıştı.

Bundan sonra yapılan 3 maçta çok kötü futbol oynadık ama son dakika golüyle kazandığımız Başakşehir maçıyla toplamda 4 puan aldığımız, aslında karlı çıktığımız bir dönemdi.

Takımdan hiç memnun olmadığım bu dönem Kasımpaşa maçıyla bitti. Bu maç bence Konyaspor'u 5-0 yendiğimiz maçtan sonra, en keyifli ve en iyi 2. maçtı. Nizamettin'in yokluğuyla yeni bir döneme girmiştik ama bunu sadece Nizamettin'e bağlamak da yanlış olur. İrfan düzenli oynamaya başladı ve eskisinden daha tutkulu ve daha güçlüydü. Tomiç, pasları ve golleriyle geri döndü. Mervan potansiyelinin ne kadar yüksek olduğunu kanıtladı.

Gençlerbirliği asıl kimliğini Konyaspor maçında ortaya koydu. Sahadaki 5 yabancı hariç tüm futbolcular bu kulübün altyapısından yetişen futbolculardı. Sonradan Artunla, Berat da girdi. 5-0'lık galibiyet sadece ayrıntıydı.

 

Ankaradaki Maçlar:

 











Pasolig boykotuyla birlikte boş tribünlere karşı oynanan maçlarda çok iyi sonuçlar almışız. Ankarada oynamak mı yoksa iç saha ve dolayısıyla rakiplerin dış saha psikolojisi mi buna sebep oldu bilmiyorum.

Deplasmandaki Maçlar:

 

Deplasmandaki görüntümüz sadece sonuç olarak değil oyun olarak da kötüydü. Kasımpaşa ve Rize maçlarında rakiplerimizi elimizden kaçırdığımızı düşünsek de bu takımların o sıralarda formsuz olduğunu da unutmamak gerekir. Galiba "Deplasmanda bir puan iyidir." gibi çok sıradan bir zihniyet bunlara sebep oldu. Önce maçları kafada kazanmayı ve kararlı olmayı düşünmesi gereken ilk kişi tabi ki İrfan Buz olmalı...

Futbolcu İstatistikleri:

 

   

  

    Kilit Futbolcular          Sürpriz Futbolcular            Hayal Kırıklığı

İrfan, Gosso, Ahmet Çalık      Guido, Tomiç, Halil İbrahim     Nizamettin, Petroviç, Antal





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder